Alkol alındıktan sonra yaşanan mide yanması, baş ağrısı ve bitmeyen susuzluk hissi… Ertesi sabah bu sancılı tabloya uyanan herkesin ortak derdi, “Keşke dün gece o son kadehi içmeseydim” pişmanlığıdır. Ancak yüzyıllardır Anadolu sofralarında bu pişmanlığı hafifletmenin bilinen bir ilacı vardır: Sirkeli sarımsaklı çorba. Çorba, Türk kültüründe sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda bir şifa aracıdır. Özellikle gece saatlerinde, eğlence sonrası eve dönerken ayakların seni farkında olmadan çorbacıya götürüyorsa, bilin ki içgüdülerin doğru çalışıyor. Çünkü alkolün vücutta bıraktığı toksinleri en hızlı temizleyen şeylerden biri, sirke ve sarımsakla zenginleştirilmiş bir çorbadır. Neden Gece Çorbası? Gece yarısı çorba içmek, sadece açlık krizlerini bastırmak için değil; aynı zamanda vücudu rahatlatıp ertesi güne daha sağlıklı uyanmak için yapılan bir ritüeldir. Çorbanın sıcak buharı, alkolün yarattığı dehidrasyonu yavaşlatır, sıvı kaybını azaltır ve vücuda yeniden denge kazandırı...
“Dünyada iki şey kalındır: biri kemik, biri vicdan. İkisi de kırılırsa, uzun süre kaynamak gerekir.” —Mezopia Soup’tan emekli bir kaşık Buharın İçinden Bir Ses Gece 02:48. Kazanın başındayım. Termometreyle değil, içgüdüyle ölçüyorum ısısını hayatın. Bir tık fazla kaynarsa, paça kendi içine kapanır. Az kaynarsa, müşteri “Bu biraz eksik olmuş” der, ama bilmez ki eksik olan çorba değil, hayatın kendisidir. Bu dükkânda kelleden çok sır kaynıyor. Biri sussa, ilik taşar. Biri konuşsa, bütün gece eksik kalır. Ben sabah ezanına kadar dinliyorum. Bazen kepçeyle karıştırıyorum geceyi. Bazen gözüm dalıyor, ama kulaklarım hep açık. Çünkü Mezopia’da çorba içen, sır da döker. Kırmızı Ceketli Adam: “İki Kaşıkta Annemi Gördüm” İlk geldiğinde konuşmadı. Sadece oturdu, tereyağlı beyin sipariş etti. Sirkesini kendi döktü, sarımsağını istemedi. Garipti. Çünkü burası, ne isteyeceğini tam bilemeyen insanların mekânıdır. Net gelen ya sapıtır, ya kalır. Üçüncü gecesinde ilk cümlesini kurdu: "Be...