“Dünyada iki şey kalındır: biri kemik, biri vicdan. İkisi de kırılırsa, uzun süre kaynamak gerekir.”
—Mezopia Soup’tan emekli bir kaşıkBuharın İçinden Bir Ses
Gece 02:48. Kazanın başındayım. Termometreyle değil, içgüdüyle ölçüyorum ısısını hayatın. Bir tık fazla kaynarsa, paça kendi içine kapanır. Az kaynarsa, müşteri “Bu biraz eksik olmuş” der, ama bilmez ki eksik olan çorba değil, hayatın kendisidir.
Bu dükkânda kelleden çok sır kaynıyor. Biri sussa, ilik taşar. Biri konuşsa, bütün gece eksik kalır.
Ben sabah ezanına kadar dinliyorum. Bazen kepçeyle karıştırıyorum geceyi. Bazen gözüm dalıyor, ama kulaklarım hep açık. Çünkü Mezopia’da çorba içen, sır da döker.
Kırmızı Ceketli Adam: “İki Kaşıkta Annemi Gördüm”
İlk geldiğinde konuşmadı. Sadece oturdu, tereyağlı beyin sipariş etti. Sirkesini kendi döktü, sarımsağını istemedi. Garipti. Çünkü burası, ne isteyeceğini tam bilemeyen insanların mekânıdır. Net gelen ya sapıtır, ya kalır.
Üçüncü gecesinde ilk cümlesini kurdu:
"Ben her gece bir parçama bakmak için geliyorum."
Ne demek istiyorsun dedim, çünkü azıcık merak edersen çorbacı da psikiyatr olur.
"Annemi son gördüğümde, bana kelle çorbası yapmıştı. 16 yaşımdaydım. Şimdi 46. Her yudumda onu bulmaya çalışıyorum. Ama buldukça eksiliyorum."
O günden sonra adama adını sormadım. Hep ‘Kırmızı Ceketli’ olarak kaldı. Ve bir gece beyin sipariş etmediğinde, onun son gecesi olduğunu anladım. Çünkü bazen sipariş değişirse, hayat da değişmiştir.
“İhanetin Tadında Limon Vardı”
Bir kadın geldi. Yalnız. Çok süslü ama gözleri darmadağın. Mercimek istedi, ama limonla. “Bol limonlu olsun, ama acı olmasın,” dedi.
Bu bir metafordu, anladım.
Konuşmadan yedi. Sonra gözlerini kaldırdı, “Ben kocamı boşadım ama hala onu seviyorum,” dedi. “Onun en sevdiği şey mercimekti. Limonu ben eklerdim. Şimdi sadece ben yiyorum. O hâlâ kızartma peşindedir, ben buradayım.”
Garson olmak başka, çorbacı olmak başka. Birincisi sipariş alır, ikincisi vicdan. O gece ona tatlı ikram ettim. Sütlaç.
“Neden?” dedi.
“Çünkü siz artık acıyı değil, tatlıyı hak ediyorsunuz.”
Kadın ağladı. Ama kimse duymadı. Çünkü Mezopia’da bazen ağlamak, çorbanın buharına karışır.
3. Kemik Gibi Adam: “Ben Konuşmuyorum, Kaynıyorum”
Uzun boylu, sessiz, ama varlığı tencereyi bile etkiliyor. Ne zaman gelse, kelle paça ister. Ekmeği tam ortadan ikiye böler, birini hemen yer, diğerini çorbaya batırır.
Garip bir alışkanlık.
Bir gece cesaret edip sordum: “Ağabey, niye böyle yapıyorsun?”
Dedi ki:
“İlk ekmek, geçmişim. Onu içime gömmeden geleceğe bakamam. İkincisi, hâlâ yumuşuyor. Hâlâ içimde.”
Ve sonra çorbanın içindeki kemiği eline alıp gösterdi:
“Bu da ben. Dışım sert, ama içim hâlâ sıcak.”
Baktım, çorbayı bırakmış, sadece kemiğe bakıyor. O gece ben de kepçeyi bıraktım. Çünkü bazen kaynamak, karıştırmaktan daha önemlidir.
Sabahçılar ve Gececiler: “Saatin Yoksa Ruhun da Yok”
Her dükkân sabaha hazırlanır, biz sabaha veda ederiz. Diğer esnafa göre biz tersten yürürüz. Onlar gün doğumuyla uyanır, biz gece çökünce canlanırız.
Ama bizim saatimiz yok. Zamanı ya gözaltlarımızdan ya da çorbanın kıvamından anlıyoruz.
Gece 04:23. İki müşteri giriyor. Birinin yüzü kıpkırmızı. Ya alkolden ya hayattan. Diğeri ayakta zor duruyor ama çorbayı dökmeden yudumluyor.
“Bu çorba başka yerde yok,” diyor.
“Çünkü başka hiçbir yerde bu kadar sessizlik yok,” diyorum.
Çünkü bazen sessizlik, kelle paçadan daha şifalıdır.
Finale Doğru: Kazanın Dibindekiler
Kazan dibi tutarsa kötü değil, gerçek olur. Dibi tutmuş çorba, geceye benzer. Herkes üstte yüzerken, esas mesele alttadır.
Kimi gece en çok iş yapar, kimi gece en çok unutur. Biz hem hatırlarız, hem unuturuz. Biz çorbayı da biliriz, çorbanın içindekini de. Kepçeyle dalınca sadece çorba çekilmez; bir aşk, bir pişmanlık, bir "neden böyle oldu" da gelir yukarıya.
Kaynamak Sabır İster, Taşmamak İnsanlık
Mezopia’da her çorba bir hikâyedir. Her kemik, bir insanın iskeleti değil, geçmişidir. Ve biz o geçmişi 6 saat kaynatır, sonra bir kâseye koyarız. İçen kişi, sadece şifa değil, kendiyle yüzleşme alır.
“Gecede çorba içen, gündüzde yalan söylemez.”
— Mezopia duvar yazısı
Gece bir çorbacının defterinden dökülen hikâyeler...
“Kemik İliğinden Hikâyeler” serisi devam edecek.
Bazen buharın ardında ne var diye sormak gerekir.
Çünkü çorba sadece mideyi değil, içini de ısıtır.
📍Hepsi Mezopia’da.
📸 @mezopiasoupdessert
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunu bekliyorum!
Bu yazıyla ilgili düşüncelerini, eklemek istediklerini ya da kendi deneyimlerini aşağıya yazabilirsin.
Soruların varsa seve seve cevaplarım.
Beraber daha fazlasını öğrenmek için yorumlarda buluşalım!